Öğrenilmiş ve Öğretilmiş Çaresizlik

Engelleri Aşmak ve Yeniden Başlamak

İş dünyasında başarı önündeki gizli engellerle yüzleşmek, bireyin içsel gücünü ortaya çıkarmak için kritik bir süreçtir.

Profesyonel iş hayatında ilerlemeye çalışırken, görünmez bir engelin sizi geri çektiğini hissettiniz mi? Başarı yolunda karşılaştığınız engeller, kimi zaman geçmiş deneyimlerinizin bıraktığı izler, kimi zaman da size öğretilen sınırlar olabilir. Bu yazıda, “öğrenilmiş” ve “öğretilmiş" çaresizlik kavramlarını ele alarak, iş yaşamında karşılaştığımız zorlukların nasıl üstesinden gelebileceğimizi inceleyeceğiz.

Bu iki kavram, bazen sessizce iç dünyamızı şekillendirerek, yenilikten korkma, geri çekilme ya da başarısızlığa önceden boyun eğme eğilimlerimizin temelini oluşturur.

Bu yazıda, "5 maymun deneyi" ile başlayarak bu psikolojik bariyerlerin kaynağını analiz edecek ve iş dünyasındaki yansımalarını ele alacağız. Çalışanların içindeki potansiyeli açığa çıkarmak için bu örneklerden ilham alarak, özgüveni artırıcı ve çaresizlik duygusunu yenmeye yardımcı olacak önerilere değineceğiz.


Beş Maymun Deneyi: Uyuma Gösterilen İtaatin Gücü 🍌🐒

Öğrenilmiş ve öğretilmiş çaresizliğin temellerini anlamak için beş maymunun bulunduğu bir deney üzerinden başlayabiliriz. Bu deney, insanların grup normlarına nasıl uyum sağladığını ve itaatin nasıl davranışsal bir alışkanlık haline geldiğini anlamak için sıkça verilen bir örnektir:

Bir gün, bir grup bilim insanı, merak dolu beş maymunu bir kafese yerleştirir . 

Kafesin ortasında, tam tepesinde iştah açıcı muzların sarktığı bir merdiven vardır. 🍌 Muzlar, maymunlar için adeta bir ziyafet gibidir; lezzetli ve ulaşılamaz! 

İlk maymun, dayanamaz ve muzlara ulaşmak için heyecanla merdivene tırmanmaya başlar. 

Ancak tam o sırada...

💦 Bilim insanları, merdivene tırmanan maymun dışında kalan diğer dört maymunu soğuk suyla ıslatır! 

Maymunlar buz gibi suyla irkilir ve şaşkınlıkla geri çekilir. Bir süre sonra merdivene tırmanmaya kalkışan her maymun, aynı sonla karşılaşır.

"Merdivene tırmanan hariç diğerleri soğuk suyla cezalandırılır."

Zamanla, maymunlar bu acı dersi öğrenir: "Merdivene tırmanma, yoksa biz ıslanırız!" 😬🌧️ 

Merdivene yönelen her maymun, diğerleri tarafından engellenir, hatta dövülür. 

"Muzlara ulaşmak mı? Aman uzak dur!" der gibi bakışlar atarlar.

Bir süre sonra bilim insanları, ilk maymunlardan birini kafesten çıkarır ve yerine yeni bir maymun koyar. 🐒 

Yeni gelen maymun, muzları görür ve mutlu bir heyecanla merdivene tırmanmak ister. Fakat aniden, diğer dört maymun tarafından dövülür. 👊

Henüz soğuk suyla cezalandırılmayan bu yeni maymun, ne olup bittiğini anlamaz; ancak derhal şunu öğrenir.

"Merdivene tırmanmak yasak!"

⏳ Bu döngü devam eder; bilim insanları kafeste hiç soğuk suyla tanışmamış maymunları birer birer değiştirir. Her gelen yeni maymun muzlara ulaşmak için merdivene tırmanmak ister, ancak diğer maymunlar onu durdurur. 

Nihayetinde, kafeste hiçbiri soğuk suyla cezalandırılmamış ama "Merdivene çıkılmaz!" mesajını alan beş yeni maymun kalır.

Merdiven ve muzlar hala orada olmasına rağmen, hiçbir maymun tırmanmayı denemez. Neden mi? Kimse bilmese de, hepsi aynı düşüncededir.

"Burada işler böyle yürüyor." 👀

Bu deney, öğrenilmiş çaresizliğin ve topluluk dinamiklerinin bireysel davranışlar üzerindeki etkisini gözler önüne serer. Her bir maymun, kişisel olarak ceza yaşamamış olsa bile, grubun davranışlarına uyum sağlamak zorunda kalır.

Aslında, içinde yaşadığımız toplumda benimsediğimiz pek çok kalıbın, bir zamanlar "neden" konulmuş olduğunu bilmeden sadece "öyle olması gerektiği" için takip ettiğimizin bir yansımasıdır.

Bu durum, iş yerinde de sıklıkla karşılaşılan bir durumdur: Bir noktada yapılması gerektiği düşünülen bir iş ya da takip edilmesi gereken bir davranış şekli, hiç sorgulanmadan gelenek haline gelebilir.

Öğrenilmiş Çaresizlik: İçsel Bariyerleri Aşmak

Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin geçmişteki başarısızlıklarından yola çıkarak benzer durumlarda artık çaba göstermemeyi seçmesi ile başlar. Martin Seligman’ın deneylerinde, belirli durumlarda çözüm arama yetkisi elinden alınmış köpeklerin, sonrasında bir çözüm şansı verildiğinde bile çaresiz kaldığını gözlemleriz. İş dünyasında da sürekli reddedilme ya da başarısızlık yaşayan bir çalışanın, sonunda projeye katkı sağlamaktan kaçınması veya terfi beklentisi olmadan çalışması, öğrenilmiş çaresizliğin tipik yansımalarıdır. Çalışan, çabalamasının sonuç vermeyeceğine inanarak pes eder ve yeniliğe kendini kapatır.

Çözüm Önerisi:
Başarıya ulaşamama korkusunu yenmek için başarısızlıkların neden kaynaklandığını anlamak ve geçmiş hataları tekrarlamamak adına yeni yollar denemek gereklidir. İş dünyasında yapılan her hata, kişinin güçlü yönlerini keşfetmesi için bir fırsat sunar. Küçük adımlarla başarıya ulaşmak, öğrenilmiş çaresizlik hissinin üstesinden gelmek için en iyi yollardan biridir.

Öğretilmiş Çaresizlik: Toplumsal ve Çevresel Sınırlamalardan Sıyrılmak

Öğretilmiş çaresizlik, doğrudan çevresel ve toplumsal öğretilerden kaynaklanır. Örneğin, bir çalışana sürekli "Bu işi yapamazsın" veya "Senin için çok zor" gibi ifadelerle sınır konduğunda, bu birey zamanla kendini o işin dışında konumlandırır. İş hayatında sıklıkla karşılaşılan, "Zaten bu pozisyona hep başkaları alınır" veya "Bizim ekip yeni projeler için yeterli değil" gibi düşünceler, bir süre sonra kişinin çevresel engellere inanmaya başlamasına neden olur. Bu duruma en güzel örneklerden biri, Güldür Güldür Show’da sergilenen "Nasip Değilmiş" skecidir.

Skecin karakterleri, hayatlarındaki aksilikleri “kader” veya “nasip” diyerek kabullenir. Örneğin, diyabet hastası olan bir karakter durumu "alnımızın yazısı" veya "kısmetimizde varmış" şeklinde ifade ederken, iki ay işe gitmediği için işten çıkarılan bir diğer karakter ise bu sonucu "kısmet değilmiş" olarak açıklar. Bir başkası kendi düğününde dolandırılmasını yine "kısmet" olarak nitelendirir. Bu karakterler, yaşadıkları olumsuz olayların sorumluluğunu almak yerine "kader" veya "kısmet" gibi kavramlara bağlayarak, pasif bir kabullenme durumuna girerler ve böylece karşılaştıkları zorluklardan çıkmak için bir çözüm arayışı içine girmez, harekete geçmeyi bırakırlar.

Bu tür toplumsal öğretiler, kişisel gelişimi sekteye uğratan psikolojik bariyerler haline gelebilir. Birey, başarı ya da başarısızlıklarını doğrudan dış faktörlere bağladığında, kendi içsel gücünden ve kontrolünden uzaklaşır.

Çözüm Önerisi:
Bu tarz sınırlandırıcı düşünceleri fark etmek, bireyin potansiyelini açığa çıkarması için önemli bir adımdır. Özellikle iş dünyasında her bireyin “Bunu nasıl başarabilirim?” sorusunu sorması, öğrenilmiş çaresizlikten kurtulmanın ilk adımıdır. Yaratıcı düşünme, risk alma cesareti ve sürekli öğrenme, bireyin sınırlarının dışına çıkarak daha güçlü bir başarı elde etmesini sağlayacaktır.

Güldür Güldür Show 219.Bölüm - Nasip Değilmiş

Öğrenilmiş ve Öğretilmiş Çaresizlikten Kurtulma Yolları

Her iki tür çaresizlik de bireylerin kendini geliştirmesinin önünde ciddi engeller oluşturur. Bu engellerden kurtulmanın ilk adımı, çaresizlik hissinin kaynağını doğru analiz etmek ve durumu değiştirmek için harekete geçmektir:

Çözüm Arama Bilinci: 

Birey, yaşadığı başarısızlıkların ve engellerin dış faktörlerden mi yoksa kendi inançlarından mı kaynaklandığını anlamalıdır. Bu farkındalık, doğru bir bakış açısı geliştirerek harekete geçme konusunda kişiyi cesaretlendirebilir.

Sorumluluk Almak: 

Hatalar karşısında sorumluluk almak, bireyin kendi gücünü fark etmesine yardımcı olur. Örneğin, iş yaşamında başarısız bir proje sonrası durumu analiz edip bir sonraki projede geliştirme yolları aramak, çaresizliğin üstesinden gelmeyi sağlar.

Küçük Adımlarla Başlamak: 

Başarı, küçük ve yönetilebilir hedeflerle adım adım gelişir. Kişinin kendine belirlediği küçük hedefler, başarı duygusunu artırarak, çaresizlik duygusundan uzaklaşmasını kolaylaştırır.

İki Çaresizlik Türünden Kurtulmak İçin Pratik Adımlar

Öğrenilmiş ve öğretilmiş çaresizlikten kurtulmak, iş dünyasında başarıya giden önemli bir adımdır. Her iki çaresizlik türünü de iş dünyasında aşmak için farkındalık geliştirmek şarttır. Aşağıdaki çözüm önerileri, bireylerin kendi sınırlarını aşmalarına ve içsel gücünü keşfetmelerine yardımcı olacaktır:

  • Gerçekçi Hedefler Koyun: Küçük ve ölçülebilir hedefler belirleyin. Başarıya küçük adımlarla ulaşmak, hem güveninizi artırır hem de çaresiz hissetmeyi engeller.

  • Sürekli Geri Bildirim Alın: İş yerinde geri bildirim almak, kişisel gelişim için oldukça önemlidir. Başarı veya başarısızlığın nedenlerini görmek, bireyin öğrenilmiş çaresizliğin üstesinden gelmesine yardımcı olur.

  • Harekete Geçin: Çevresel veya toplumsal sınırlamalar nedeniyle başarısız olduğunuzda dahi, Olumsuz sonuçlardan ders çıkararak, bir dahaki sefere denemekten vazgeçmeyin. Unutmayın, her adım bir öğrenme fırsatıdır ve harekete geçmek, çaresizlik hissini dağıtır.

Öğrenilmiş Çaresizlik Deney Örnekleri

Öğrenilmiş çaresizlik, ilk kez psikolog Martin Seligman tarafından 1960'larda yapılan deneylerle tanımlanan bir kavramdır. Seligman ve ekibi, bu durumu farklı deneylerle gözlemleyerek öğrenilmiş çaresizlik kavramını geliştirmiştir. İşte bu deneylerden bazıları:

Köpekler Üzerinde Yapılan Deney

Öğrenilmiş çaresizlik kavramı, Martin Seligman’ın köpekler üzerinde yaptığı deneylerle ortaya çıkmıştır. Deneyde, köpekler üç gruba ayrılır:

  • Birinci grup : Köpeklere elektrik şoku verilir ancak köpeklerin şoku durdurma imkanı vardır; yani bir düğmeye bastıklarında elektrik şoku sona erer.
  • İkinci grup : Köpekler aynı şekilde elektrik şokuna maruz kalır, ancak bu sefer hiçbir düğmeye basarak şoku durdurma imkanları yoktur. Elektrik şoku, belirli bir süre boyunca kontrolsüz şekilde devam eder.
  • Üçüncü grup : Köpekler ise hiçbir elektrik şokuna maruz kalmaz.

Bir süre sonra, bu üç grup köpek, farklı bir bölmeye alınır. Bu yeni bölmede, köpeklerin bir tarafa geçerek elektrik şokundan kaçabileceği bir bariyer bulunur. Birinci ve üçüncü gruptaki köpekler, kolayca bariyerden atlayarak şoktan kurtulmayı başarır. Ancak ikinci gruptaki köpekler, geçmişte edindikleri çaresizlik deneyimlerinden dolayı kaçma imkanı olmasına rağmen bariyerden atlamaz ve elektrik şokuna boyun eğer.

Martin Seligman’ın köpekler üzerinde yaptığı bu deney, öğrenilmiş çaresizliğin en klasik örneği olarak bilinir. Köpeklere verilen elektrik şokunu durdurma imkanı tanınmadığında, kontrolü kaybettiklerini hissettikleri gözlemlenir. Çözüm şansı sunulduğunda bile, bu köpekler çaresizlik hissiyle kaçmayı denememiştir.

Bu deney sonucunda, ikinci gruptaki köpeklerin, geçmişte kontrol edemedikleri şoklardan dolayı "kaçmanın mümkün olmadığına" dair öğrenilmiş bir çaresizlik geliştirdiği gözlemlenmiştir. Köpekler, aslında kaçabilecekleri bir durumda bile kaçmayı denememektedirler.


Farelerle Yapılan Deney

Benzer bir öğrenilmiş çaresizlik deneyi fareler üzerinde yapılmıştır. Bu deneyde, fareler iki gruba ayrılır ve su dolu bir kapta yüzmeleri sağlanır:

  • Birinci gruptaki fareler için kısa süre sonra bir platform ortaya çıkar ve fareler dinlenip tekrar suya bırakılır.
  • İkinci gruptaki fareler için ise yüzme boyunca bir platform sağlanmaz ve fareler kendilerini yorgun ve çaresiz hisseder.

İlerleyen safhada, ikinci gruptaki farelerin birçoğu platform ortaya çıktığında bile üzerine çıkmayı denememiş, su içinde kalmayı tercih etmiştir. Bu durum, çaresizlik durumunda hayatta kalmak için mücadele etme isteğini kaybettiklerini gösterir.

Fareler üzerinde yapılan bu deney, çaresizlik duygusunun dayanıklılığı nasıl azalttığını gözler önüne serer. Belirli bir süre destek almadan yüzmek zorunda kalan fareler, pes etmeye ve kendilerini çaresizliğe bırakmaya başlamışlardır. Bu deney, iş hayatında motivasyonun önemine dair güçlü bir metafor sunar.


İnsanlarda Yapılan "Gürültü" Deneyi

Bir başka öğrenilmiş çaresizlik deneyi, insanlar üzerinde gürültü kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Denekler rastgele iki gruba ayrılır ve çözmeleri için çeşitli görevler verilir. Ancak:

  • Birinci gruptaki denekler için, zorluk yaşadıkları her görevde yardım alabilecekleri ipuçları sağlanır.
  • İkinci gruptaki deneklere ise çözmeleri mümkün olmayan görevler verilir ve yardım alabilecekleri hiçbir ipucu sağlanmaz.

Bir süre sonra, ikinci gruptaki denekler, kolay hale gelen görevlerde bile çözüm bulmak için çaba göstermemeye başlar. Bir nevi öğrenilmiş çaresizlik yaşayan bu denekler, çözüm bulunabileceği durumlarda bile çözüm üretme girişiminde bulunmamaktadırlar.

İnsanlar üzerinde yapılan bu deneyde, çözümü olmayan görevlerle karşı karşıya bırakılan bireyler, yardım alabilecekleri görevlerde dahi bir süre sonra çözüm arayışından vazgeçmiştir. Bu durum, bireylerin çevresel engeller karşısında motivasyonlarını nasıl kaybettiklerini gösterir.


Öğrenilmiş Çaresizliğin Etkileri

Bu deneyler, insanların veya hayvanların, tekrarlanan başarısızlık ve kontrolsüzlük durumlarında çevreleri üzerindeki etkilerinden vazgeçerek tamamen çaresiz hale geldiklerini göstermektedir. Öğrenilmiş çaresizlik, insanların yaşamlarındaki kontrol duygusunu kaybetmesi, umut ve motivasyonlarının azalması gibi etkiler yaratır ve bu durum bireylerin hayatlarını birçok alanda sınırlayabilir.

PUKO Döngüsü ile Çaresizlikten Çıkış: İş Hayatında Yeniden Başlamak ve Gelişmek

İş dünyasında çaresizlik hissi çoğunlukla hedefsizlik, belirsizlik ve geçmiş deneyimlerle başlar. Bu durum kariyer yolculuğunda birer engel olarak karşımıza çıkabilir. Ancak PUKO döngüsünü kullanarak, bireylerin bu engelleri aşma ve sürekli bir gelişim sağlama fırsatları vardır. Bu döngü, çalışanların kendilerini daha güçlü, daha üretken ve motive hissedecekleri bir yaklaşımı sistematik hale getirir. Bu noktada, Japon iş yönetim felsefesine dayanan PUKO döngüsü (Planla - Uygula - Kontrol Et - Önlem Al) bu hislerin üstesinden gelmede güçlü bir araç sunar. PUKO döngüsüyle başarıya ulaşmak için şu adımlar izlenebilir:

  1. Planla (Plan):
    İş hayatında karşılaşılan çaresizlik hissi çoğunlukla hedefsizlik ve belirsizlikten kaynaklanır. Bu nedenle ilk adım, bireylerin kendi başarılarına yönelik somut bir plan yapmalarıdır. Hedefleri belirlerken şu sorulara yanıt bulmak önemlidir: Bu işte nasıl bir başarı elde etmek istiyorum? Mevcut engeller nedir? Bu engelleri aşmak için hangi becerilerimi geliştirmem gerekiyor? Bir hedef ve plan belirlemek, bireyin kendi kaderini şekillendirebileceğine olan inancını pekiştirir.

  2. Uygula (Do):
    Planlamanın ardından, harekete geçme aşaması gelir. Birey, hedeflerine ulaşmak için adım adım ilerlemelidir. Örneğin, bir proje üzerinde çalışan bir ekip üyesi, öğrenilmiş çaresizlik hissini yenmek için öncelikle küçük görevlerden başlayabilir. Her küçük başarı, bireyin özgüvenini güçlendirir. Çaresiz hissetmenin önüne geçmek için önemli olan, bireyin harekete geçmeye dair motivasyonunu kaybetmemesidir.

  3. Kontrol Et (Check):
    Yapılan çalışmaların sonuçlarını değerlendirerek başarı veya eksikliklerin farkına varmak, bireyin gelişimi için kritik bir adımdır. Burada sorulması gereken soru şudur: Bu hedef doğrultusunda doğru yolda mıyım, yoksa değiştirilmesi gereken noktalar var mı? Bu aşamada birey, nerelerde ilerleme kaydettiğini, nerelerde daha fazla çaba göstermesi gerektiğini net bir şekilde görebilir. Kontrol etme süreci, öğrenilmiş çaresizliği aşmak için bireyin kendine karşı şeffaf ve dürüst olmasını sağlar.

  4. Önlem Al (Act):
    Son aşama olan "Önlem Al" bölümünde birey, planı gerektiği gibi iyileştirme ve hatalardan ders çıkarma sürecine geçer. Başarısız olunan noktalarda çözüm aramak veya yeni yollar belirlemek, çaresizliği yenme sürecinde çok önemlidir. Bu aşama, bireyin sadece bir görevde değil, genel iş yaşamında da sürekli gelişim ve uyum sağlamasına yardımcı olur.

PUKO Döngüsü ile Çaresizlikten Güce Dönüşen Bir Süreç

İş dünyasında sürekli gelişimi destekleyen bu döngü, bireyin öğrenilmiş veya öğretilmiş çaresizlik durumlarını aşmasında oldukça etkili bir yöntem sunar. Bu süreç, bireyleri pasif bir bekleyişten çıkararak, kendi başarılarının sorumluluğunu üstlenmeye ve bu sorumluluk doğrultusunda adımlar atmaya teşvik eder.

PUKO döngüsünü iş yaşamınıza entegre etmek, yalnızca bireyler değil, tüm ekipler için de başarılı sonuçlar doğurabilir. Her çalışanın, belirlediği hedefe yönelik bir planı, uygulama süreci, değerlendirme yapma fırsatı ve iyileştirme alanları olduğunda, çaresiz hissetmek yerine, durumu kontrol edebileceğine inanır ve bu sayede kendine güven duyar.

Bu sistematik yaklaşım, her iş adımının iyileşmesine katkı sağlar ve iş dünyasında yenilikçi, güçlü ve başarıya odaklı bir zihniyetin oluşmasını destekler.

Çaresizliği Yenmek: Kişisel Gelişimi Güçlendirmek ve Sınırları Aşmak

İş dünyasında öğrenilmiş ve öğretilmiş çaresizlik, bireylerin kariyer yolculuklarında aşmaları gereken gizli engellerdir. Bu iki kavram, yenilgi korkusunun ve çevresel sınırlamaların üstesinden gelmeyi engeller. Ancak doğru farkındalık ve güçlü bir çözüm odaklı bakış açısı sayesinde, her çalışan kendi sınırlarını zorlayabilir ve başarıya daha emin adımlarla ilerleyebilir. Her türlü çaresizlik hissinin bir engel değil, bireyin gelişim sürecinin bir parçası olduğunu bilmek, başarıya giden yolda en önemli adımdır.

İş Dünyasında Öğrenilmiş Çaresizlikten Kaçınmanın Önemi

Özellikle iş dünyasında karşılaşılan başarısızlıklar veya zorluklar, öğrenilmiş çaresizlik duygusunu güçlendirebilir. Bu durumla başa çıkmanın etkili yolları, bireylerin kendilerine gerçekçi hedefler koyması, yeni deneyimlerden korkmadan üzerine gitmesi ve başarılı bir sonuç elde edemediğinde dahi öğrenme fırsatına odaklanmasıdır.

Eğer kendi yaşantınızda veya iş hayatınızda, "Kısmet değilmiş, nasip değilmiş" gibi düşüncelerle sınırlanıyorsanız, bunun aslında "öğretilmiş çaresizlik" olduğunun farkına varmanız önemlidir. Zorluklarla yüzleşmek, kararlarınızı ve yaşamınızı kontrol altına almanız adına önemli bir adımdır. Başarı veya başarısızlık, bizim seçtiğimiz yolda gösterdiğimiz çabanın bir yansımasıdır; bu yüzden, her iki tür çaresizliği de fark edip kontrolü elimize almak, kendimizi gerçekleştirme sürecinde büyük önem taşır.

Öğrenilmiş çaresizlik, üstesinden gelinebilecek bir durumdur. Farkındalık, çaba ve doğru destekle, herkes kendi potansiyelini ortaya çıkarabilir ve daha mutlu, daha başarılı bir hayat sürebiliriz.

İş dünyasında başarıya ulaşmak, yalnızca dış faktörlere değil, aynı zamanda içsel sınırlarımızı aşma cesaretine bağlıdır. Öğrenilmiş ve öğretilmiş çaresizlikten kurtulmak için kendimize koyduğumuz sınırları aşmaya, daha büyük hayallere ve hedeflere ulaşmak için çabalamaya cesaret etmeliyiz. 

Unutmayın, başarı yalnızca yetenekle değil, aynı zamanda sürekli gelişim, çok çalışma, azim ve kendine inanmakla elde edilir.

Öğrenilmiş Çaresizlik ve Öğretilmiş Çaresizliğin Farkı

Başarının önünde çoğu zaman görünmeyen, güçlü bir engel vardır: Çaresizlik hissi. Çaresizlik, insanın gelişim sürecinde gerek yaşadığı olumsuz deneyimler gerekse çevresel faktörlerle öğrendiği bir tür psikolojik engeldir. Bu engel iki temel başlık altında incelenebilir: Öğrenilmiş Çaresizlik ve Öğretilmiş Çaresizlik. Her ikisi de bireyi başarısızlığa ve pasifliğe iter, ancak kaynakları ve sonuçları bakımından önemli farklılıkları vardır.

Öğrenilmiş Çaresizlik: İçsel Deneyimlerin Etkisi

Öğrenilmiş çaresizlik kavramı, 1967 yılında Amerikalı psikolog Martin Seligman’ın deneyleri ile literatüre kazandırılmıştır. Kişi, hayatında çeşitli zorluklar yaşayıp çabaladıkça başarısız olduğunda, sonraki durumlarda benzer zorluklar karşısında artık çaba göstermemeyi öğrenir. İşte bu öğrenme, bir bireyin kendi öz yeterliliğini yok sayarak başarısızlık veya engel karşısında daha baştan vazgeçmesine yol açar.

Öğrenilmiş çaresizlik iş ve özel hayatımızda kendini sıkça gösterir. Örneğin, bir proje üzerinde yoğun bir emek harcayıp başarıya ulaşamayan bir çalışan, benzer projelerde artık çaba göstermeyi bırakabilir. Her ne kadar önceki başarısızlıkların nedenleri farklı ve kontrol dışı faktörlere dayansa da bu kişi, çabalarının boşa çıkacağını varsayarak kendini pasif bir konuma iter.

Öğretilmiş Çaresizlik: Çevresel ve Toplumsal Etkiler

Öğretilmiş çaresizlik ise bireyin doğrudan çevresinden aldığı mesajlar ve öğretilerle oluşur. Çoğunlukla çocukluktan itibaren bilinçaltına işlenen “Bu senin yapabileceğin bir şey değil” veya “Başaramazsın” gibi ifadeler, kişinin kendine dair algısını olumsuz yönde şekillendirir. Özellikle toplumumuzda sıkça duyulan "Nasip değilmiş," "Kısmet değilmiş" gibi ifadeler, aslında farkında olmadan bireylere sınırlar koyar ve onları potansiyellerinden uzaklaştırır.

Yorumlar

Popüler Yayınlar

Türkiye’deki Maaş Dengesi; 2012 - 2025 Yılları Arası Ücret Profilleri

Yarış Simülasyonu Teknolojileri ile Gerçekçi Bir Deneyimin Kapıları Açılıyor

Hiyerarşinin Önemi Üzerine Bir Deneyim

Türkiye Mobilya Sektörü Gelecek Stratejileri Raporu

Köpekbalığı Teorisi

Eşitlik ve Adalet

Kırık Camlar Teorisi

Kasabayı Kurtaran 100 Dolar

Maaşımı, Sigortamı ve Hak Ettiğim Değeri Kim Verecek?