Hazineyi Zekice Doldurmak Mümkün mü?

Hazineyi Doldurmanın Zekice Yolu: Esat Paşa’nın Tarihi Hamlesi
Ekonomik zorluklar, tarihin her döneminde yönetenler için büyük bir mücadele olmuştur. Bütçe açıklarıyla karşı karşıya kalan liderler, genellikle halkın sırtına yüklenen vergilerle bu sorunları çözmeye çalışmışlardır. Ancak bazı yöneticiler, halkı zorlamadan yaratıcı ve adaletli yollarla kaynak elde edebileceğini göstermiştir.
Bu hikâyede de Şam Valisi Esat Paşa’nın zekice bir çözüm üretme sürecine tanık oluyoruz.
Rivayet'e göre;
Esat Paşa bir gün hazinesinin boşaldığını fark eder. Danışmanları, bu durumu aşmak için Şam’daki tüccarlara yeni vergiler koymasını önerirler. Fakat Paşa, bu öneriyi pek de mantıklı bulmaz ve danışmanlarına “Bu insanlardan ne kadar gelir elde edebiliriz?” diye sorar. Danışmanlar “50 veya 60 kese altın” cevabını verirler. Ancak Paşa’nın aklı başka bir çözümdedir.
Halkın zaten zor durumda olduğunu bilen Esat Paşa, “Bu insanlar bu vergiyi nasıl ödeyecekler?” diye sorar. Danışmanları ise “Evlerindeki altınları ve mücevherleri satarlar Paşam” derler.
Esat Paşa, bu durumu daha adil ve halkı zorlamayacak bir şekilde çözmeye karar verir ve şöyle der: “Ben bu meblağı daha güzel bir yöntemle elde edebilirsem nasıl olur?” Danışmanlar bu soruya sessiz kalır.
Ertesi gece, Esat Paşa müftüyü gizlice yanına çağırır ve ona şöyle der: “Müftü Efendi, bize ulaşan bilgilere göre özel hayatında şeriata aykırı davranıyor ve gizlice evinde içki içiyormuşsun. Bu durumu İstanbul’a bildirmem gerek ama önce seni haberdar etmek istedim.” Müftü bu sözler karşısında paniğe kapılır ve yalvarmaya başlar. İstanbul’a haber verilmemesi karşılığında Paşa’ya önce 1000 mecidiye, sonra 2000, sonunda ise 6000 mecidiye vermeyi teklif eder ve anlaşırlar.
Ertesi gün, Paşa aynı yöntemi Kadı Efendi’ye de uygular. “Kadı Efendi, makamını kişisel menfaatlerin için kullandığına dair elimde güvenilir bilgiler var. Bu durumla ilgili adım atmadan önce seni bilgilendirmek istedim” der. Kadı da tıpkı müftü gibi yalvarmaya başlar ve 6000 mecidiye karşılığında Paşa ile anlaşır.
Bu süreç, defterdar, karakol komutanı, esnaf ağası ve bölgedeki zenginlerle devam eder. Esat Paşa bu yöntemle toplamda 200 kese mecidiye altını toplar. Sonrasında danışmanlarını çağırarak onlara “Şam halkına vergi koyduğumu duydunuz mu?” diye sorar. Danışmanlar “Hayır Paşam, duymadık” derler. Paşa ise “Bakın, hiçbir vergi koymadan 50 kese yerine 200 kese mecidiye altını topladım” der. Danışmanlar bu duruma şaşkınlıkla yaklaşır ve “Bunu nasıl başardınız Paşam?” diye sorarlar.
Esat Paşa gülümseyerek cevap verir:
“Kuzuların derisini yüzmektense, koçların yününü kırkmak daha iyidir.”
Bazen halkın sırtına yeni vergiler yüklemek yerine, adaletsizlikleri ve yolsuzlukları hedef almak daha verimli ve sürdürülebilir çözümler sağlayabilir. Bu yaklaşım, toplumsal düzeni korurken kaynak yaratmanın daha etik bir yolu olabilir.
Halkın üzerindeki yükü artırmak yerine, mevcut sistemdeki adaletsizlikleri ve yolsuzlukları düzeltmek hem ekonomik hem de toplumsal refaha katkıda bulunabilir.
Dileriz ki, bir gün vatandaşa ağır yükler bindirmek yerine, yolsuzluk yapanların ve hırsızların yünlerinin kırkıldığı günleri görebiliriz.
Yorumlar
Yorum Gönder